HOMEOPATİ ve ELEKTROHOMEOPATİ

Homeopati vücudun iyileştirme mekanizmalarını harekete geçirerek homeostazis – balans yapar.

Homeopati Latince homeo, homois: benzer  pathos: hastalık,patoloji kelimelerinden gelip “benzeri benzerle tedavi” anlamında kullanılmıştır.

“Similia similibus curantur”
“Let likes be treated (healed) by likes”
“Like cures likes”
“Likes are cured by likes”
“Samam Samenah Shanthi”

Homeopati 18.yy da başladığı söylense de, M.Ö 450 Hippokrat zamanında biliniyordu. Tekrar eden kusmalarda emetik(anti-emetik) olan ipeka kullanılıyordu.

M.S 500… İsviçreli kimyacı “alchemist” Paracelsus “like cures likes”

18.yy da tıbbi tedavide zor  ve tehlikeli metodlar kullanılıyordu. Mesela gonore ve sifiliz tedavisinde calomel gibi civa bileşikleri kullanılırken civa  zehirlenmeleri olabiliyordu. Toksik madde içeren bitkiler tıbbi tedavilerde (kanama ve ishalde…) kullanılıyordu.  

Homeopati’yi Alman Dr. Christian Friedrich Samuel Hahnemann (1755-1843) bir metod olarak geliştirdi. Semptomları ortaya çıkaran maddelerin, tedavi ettiğini ortaya koydu. Hahnemann hem bir hekim, hem eczacı, hem kimyacı, hem de dilbilimci idi.
Hahnemann 1755 Meissende doğmuştur. Bir porselen boyacısının oğludur. Tıp eğitiminden sonra doktor olarak çalışırken yazarlık ve tercüme yapmıştır.

İskoç doktor Wlliam Cullen (1710-1790) in bir kitabını (Cullen’s Materia Medica: Doğal maddelerin tedavi edici ve toksik etkilerinin detaylarını inceleyen kitap veya notları) tercüme ederken Homeopati düşüncesini geliştirdi. Cullen, Cinchonanın (Peruvian Bark) tedavi edici etkisini tartışırken bu maddenin acılığı (bitterness) tedavi ediyor diyordu. Hahnemann acı özelliği olan başka maddelerin sıtmayı tedavi etmediğini düşünerek başka bir özelliğin tedavi edici olabileceğini düşünmüştür. Hahnemann kendi üzerinde bir deney yaparak Cinchona (Peruvian Bark)  aldığında sıtmadaki intermittant ateşin oluştuğunu gördü. Günde 4 dram (dram: antik yunan ölçü birimi: 60 gr)  Peruvian Bark alarak bunu gördü. Yani bir hastalığın tedavisinde kullanılan ilacın, sağlıklı bir insanda aynı hastalığın semptomlarını ortaya çıkardığını gördü.

Her maddenin (bitkisel, mineral, hayvansal, kimyasal bileşik) alındığında birbirinden farklı semptom dizisi ortaya çıkardığını tespit ederek bu semptom dizilerini listeledi.

Ve Hahnemann bu prensiple “ let likes be treated by likes” hastalıkları tedaviye başlayarak başarı elde etti.
Hahnemann ın homeopatiye eklediği iki kavram dan biri “potens” yani sistematik dilüsyondur. Burada ne kadar dilüe olursa etkisi kadar fazla olur. İkincisi “holistik bakış”tır, hastanın hastalığına veya yalnızca semptomuna odaklanmaz hastanın tüm resmini görür, duygusal, mental, fiziksel, yaşam stili, beslenmesi…vs.

Hahnemann, Organon isimli kitabını 1810 da yayınlamıştır. 1842 de 6. ve son baskısı yayınlanmıştır.

Hahnemanın Materia Medica Pura sı olarak da adlandırılan bu eserde 99 ilacın sağlıklı insanlardaki farmakolojik etkilerine dayalı deneysel ve klinik etkileri listelenmiştir. Subtoksik dozda verilen bu ilaçların insanlardaki fonksiyonel, genel, davranışsal ve anatomik değişikliklerin detayları verilmiştir.

USA da 1833 te Dr. Constantine Hering, Pennsylnavnia Allentownda ilk homeopatik hastaneyi açmıştır. 1840 da Hahnemann tıp okulu ile işbirliği yaparak Pennslyvania Tıp Kolejini kurmuştur. 

1895 te  Amerikada 22 homeopati hastanesi ve 12.000 homeopati uygulayıcısı olduğu bilinmektedir. 1920 de Amerikan Medical Association ve homeopatik tıp toplulukları (Homeopathic Medical Societies) arasındaki uyuşmazlık nedeniyle birçok homeopatik hastane kapanmıştır. 1940 da Hahnemann Tıp Okulu son eğitimini düzenlemiştir. Buna rağmen homeopati kullanıcıların (tüketicilerin)  devam etmesi nedeniyle Amerikada hala sürmektedir. Amerikanın aksine,  Avrupada hekim ve eczacıların desteğinde bugüne kadar gelmiştir.

Dünyada en yaygın Homeopati kullanımı Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya, Hindistan ve Avusturalya da dır. 

Homeopati ile Biyoinformasyonel tedavi kombine edildiğinde “Elektrohomeopati” uygulamaları başlamıştır.